<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar/25605846?origin\x3dhttp://medrese.blogspot.com', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>
Sitemiz 2008 Eylül ayından itibaren KAİNATAMEKTUP.com adresinden hizmet vermektedir.
Zaman zaman buraya da kayıt girilmektedir.

<$BlogDateHeade2007/06/04

<$BlogItemBody$


Hata yapmayan değil, hatalarından en dikkat çekici fikirlerini damıtan bir simyacı, bir dahidir İbn-i Haldun.

Ben de kaçıp kurtulabilme şansım olsa bile , çağımın insanıyım. Evet, kendi çağımın insanı, Yani ben de çağımın içinde bulunduğu bozulma ve çürümüşlükten payını almış biriyim.

Rütbeler, sürgünler, kaçışlar, savaşlar, zindanlar, inzivalar, zikzaklar, ailevi trajediler, aşklar; kısaca, en yüksek makamlarla en büyük düşler arasında yaşanan kahramanca, ama bir o kadar da “insan”ca bir hayattır onunki.

“Bir bilgi duyduğunuz zaman onu taklitçi bir akılla değil, sorgulayıcı bir akılla kavrayın. Çünkü ilmin aktaranı çok, kavrayanı azdır.” (Hz. Ali)

İbn Haldun’ dan çağlar aşan sözler:

Şurası muhakkak ki , hayat her zaman her zaman gençliğin tazeliğine muhtaçtır.

Huzur ve sükunetin tadıyla sakinleşmek ve rahatlamak ne kadar güzel.

Bütün insanlar ve alimler politikadan ve entrikadan mümkün olduğunca uzak durmalıdırlar.

Fakat yozlaşma ve başıboşluğun kol gezdiği bir dönemde kim kendini huzurlu hissedebileceği bir yere varmayı umabilir ki?

Ben , komplo ve yolsuzluklarla ulaşıldığını iyi bildiğim yüksek makamlara ulaşmayı çok istemiş ve iktidarın gücü karşısında büyülenmiştim.

Ahlak ve edep konusunda gözle görülür bir yozlaşma mevcuttur. Genel olarak şehir kökenli insanlar ‘zevk ve sefa içinde, günahkar fikirlere sahip, meşru veya gayri meşru yollardan para kazanmak gibi bir gayretin içindeler.

Yargı kurumu, türlü ayak oyunlarıyla maddi ve dünyevi pazarlıkların arenasına dönüşmüştür.

Devlet , ağır bir despotizm içine girdiği zaman kusurlu yönlerini açığa vurur.

Günümüz devlet adamları sorumluluğu üzerlerinden atan , tembel ve dirayetsiz kişilerdir.

Yaşadığımız şu dönem yöneticileri ne kadar da zayıf ve işe yaramazlar! Siyaset ve kamu yararı noktasında hiçbir kabiliyetleri yok . En iyi becerdikleri şey komplo ve entrika tezgahlamaktır.

Yürüttükleri iktidar ister başarılı olsun ister başarısız olsun, bana göre halkı herhangi bir hafıza ve bilince sahip olmadan yönetiyorlar, sanki birbirleriyle çatışarak, hatalarını ve geçmiş dönemlerin yıkımlarını unutup onlara sarılırcasına, tarihe kulak vermeyi reddediyorlar.

Tarih bilimi, onun sırtından geçinen veya birilerinin paralı askerliğine soyunan tarihçilerin ellerinde yok olur. Bunlara göre “hakikat” , uzun çaba ve araştırmanın ardından yaklaştığımız sonuç olmayıp, egemen güç ve koltuğa kurulmuş iktidarın dikte ettiği şeydir.

Tarihe dair tek duymak istedikleri , seleflerinin savaşları ve şanlı zaferleridir. Bu durumda tarihçi kiminle konuşacak, bugüne yararlı olabilecek ne yapabilecektir.

Her iki coğrafyada da “şiddet” gerçeğin ta kendisiydi.

/div>
id="comments">

<$I18NNumCommen0 Yorum
<$CommentPager$ <$BlogItemCreatYorum Gönder

<$BlogItemFeedLKaydol: Kayıt Yorumları [Atom]gItemCommegItemBackliass="comment-timestamp"> &lhttp://medrese.blogspot.com/8NHome$> nd #comments -->